Anadolu’m Anadolu’m ah benim dert ortağım
İlk otağımı senin bağrındaki Söğüt’te kurdum
Seni düşmanından, gözbebeğim gibi korudum
Serhat boylarında, çok at koşturup yoruldum
Anadolu’m Anadolu’m ah benim güzel yurdum
Her şeyin, ilkini sende gördüm sende duydum
Senin sevgini, yüreğimin tam ortasına koydum
Seni koruyup kollamaya ahd-ı peyman koydum
Dünyanın gözbebeği gibi çok cazibeli oluşuna
Çaylarının damarımdaki akan kan gibi akışına
Bin bir çeşit çiçeğinin, harman olup kokuşuna
Vuruldum, dünyanın en cazip mekanı oluşuna
Her mevsim her yöredeki güzel tabiat dokuna
Her biri, bir tarih abidesi gibi duran dağlarına
Bin bir çeşit kuşun bin bir çeşit gülde ötüşüne
Vuruldum, anam gibi şefkatli ve sıcak oluşuna
Yolların bedenimdeki hayat damarım gibi senin
Akarsuların damarımdaki akan kanım gibi senin
Her şeyin, taşın, toprağın, Leyla’m gibidir senin
Miski amber kokan toprağın, anam gibidir senin
Sen, ummanlardan daha geniş ve hoşgörülüsün
Toprağında, nice alim ve zalimleri barındırırsın
Kul nankörlük eder, sen yine de bire bin verirsin
Vefasızlık edip, kirlettiğimizi temizleyip verirsin
Senin için düşmanlar, hep kem hayal kursalar dahi
Korkma, biz varken hiç kimse, sana zincir vuramaz
Bir elimize Ay’ı, diğer elimize Güneş’i verseler dahi
Tüm dünyayı verseler, seni hiçbir şeye değişmeyiz
Saçlarımız adedince başımız olsa, her gün biri alınsa
Bu can bu tende var oldukça, vermeyiz seni kimseye
Çünkü, uğrunda nice şehit ve gazi vererek aldık seni
Ana gibi başa taç, baba gibi kalbe sultan yaptık seni